11 Temmuz 2010 Pazar


Küçükken nasıldı diye sordu anneme,
"Küçükken yaramazdi" dedi annem,
tebessüm etti...
Doğru mu dedi gözlerime bakarak
"Doğru dedim"
ve aynen tekrarladım annemin sözlerini
"Küçükken yaram azdı".
(K/iskender)


21 Haziran 2010 Pazartesi

En önemli güç, varlık sebebim

Yoğun geçen bir senenin ardından uzun bir yaz tatilinin içinde kendime verdiğim 4 günlük kısa tatilde final döneminin yorucu etkileri notların açıklanmasıyla rahat bir nefes almamı sağladı. Arkadaşlarımla geçirdiğim akşamlardan kalan gündüzlerimi daha çok aileme ayırdım bu sefer. Annemle konuşmayalı uzun zaman olmuş, belli ki epey dolmuşuz ikimizde hayatın saçma sapan düzenine ve iyi kötü bir çok süprizlerine.
Birbirini çok iyi anlayan iki arkadaş gibi her konudan konuşurken yapılan yanlışları, doğru hamlelerde ve daha nice konularda zaman zaman ayrı düşsek de genelde aynı fikirdeydik. Saatler süren konuşmamızın ardından. Bugün bir kez daha anladım ki ne olursa olsun arkamda çok önemli bir güç var. Ve çok fazla güven veren bir himayenin altında yaşıyorum.
Bu güzel duyguları hissederken veda vakti gelmişti ve arkamdan el sallayan varlık sebebime veda etmekte çok zorlandım bugün şuan yoldayım ve şimdiden özledim.

Bu arada ben bu deniz yolculuklarını sevemedim sevgili dostlarım, anlamsız ve sıkıcı geliyor nedense bana. Şuan akşamüstü güneşi denizden yansıyıp tüm ışıltısıyla yüzüme vuruyor olsa da ve bu cümle kulağa çok çekici geliyor bile olsa nedense bende pek bi heyecan uyandırdığını söyleyemem. Fakat ileri doğru baktığımda gördüğüm çizgi şeklindeki İstanbul için aynı şeyi söyleyemem tabiî ki. Gittikçe kalınlaşan bu büyülü çizgi artık yazıma noktayı koyup ona merhaba dememi bekliyor sanırım.


Öncelikle sevgili varlık sebebimi, Şehr-i Destan İstanbul’u ve hepinizi
sevgiyle selamlıyorum….

7 Haziran 2010 Pazartesi

Nerede Kalmıştık?

Farkındayım çok zaman oldu, ayrı kaldım bir süredir yazmaktan paylaşmaktan keyif aldığım satırlarımdan. Geçen zaman içinde çok şey yaşadım yine, hepsini birden yazmak sıkıcı olabilir diye düşüyorum. Biraz çalkantılı biraz hüzünlü biraz mutlu biraz tedirgin birçok anlarım oldu. Son günlerde ise okulla uğraşıyorum yine. Yine sınavlar yine ödevler. Hayat bir koşturmacadır gidiyor işte finaller başladı finaller bitiyor son 2 diyorum bugün. Staj heyecanı sardı bir taraftan görüşme yaptığım yerlerden haber beklediklerimde var kesin gözüyle baktıklarımda, bugün yine görüşme yapacağım umarım güzel geçer ve bir yaz tatilinde istediğim gibi iki stajı sığdırabilirim. Şimdilik durum bu sevgili dostlarım. Bu arada yurdun dört bir tarafını saran yaz yağmurları bir nebze içimizi serinletse de İstanbul ulaşımında sorunlara neden oluyor ki ister istemez nasibimizi alıyoruz.
Şimdilik benden bu kadar. Bir sonraki yazım için bu kadar ara vermeyeceğimi umut ediyor;

Hepinizi sevgiyle selamlıyorum…

26 Nisan 2010 Pazartesi

Rüzgara karşı

Bu aralar çabuk yoruluyorum sevgili dostlarım, bu bahar yorgunluğu dedikleri durum sonunda bendede kendini göstermeye başladı.
23 nisan tatilinden de yararlanıp +1 gün jokerli hafta sonu tatili için memleketime gittim.

Bazı sebeplerden ötürü biraz buruk geçti aslında, eski dostlarımın artık eski dost bile olmadıklarını öğrendim mesela. Yine de teşekkür ediyorum vefa kelimesini hatırlattılar bana! Saolsunlar yinede diyorum.
Bu kısa tatilin en iyi tarafı ise ailemle geçirdiğim zamanlar ve kendisinden çok şey öğrendiğim her konuda fikirlerine önem verdiğim değerli arkadaşımla geçirdiğim bolca zaman oldu. Ayrıca, yaklaşık bir yıldır görmediğim eski yol ve okul arkadaşım gelecek vaad eden genç iş adamı arkadaşımıda unutmamak lazım tabiiki. Kısacası biraz buruk, biraz eğlenceli, birazda düşünceli kısa bir tatilin ardından dün akşam itibariyle şehr-i destan İstanbul’a dönüşüm gerçekleşti. Bugün ise her şeye bıraktığım yerden devam edercesine başladığım haftada yaşamın bana hazırladığı küçük süprizlerle karşılaştım.
Rüzgarlı havada yürümek insanı yoruyor sevgili dostlarım. Rüzgara karşı yürümekse hepsinden zor, sığınacak yer bulduğunuzda derin bir nefes alabiliyorsanız şanslısınız demektir. Hele ki birde güven veriyorsa o sığınak sizden iyisi yoktur işte.
Rüzgara karşı yürüyenlere en derin sevgilerimle…



Hepinizi sevgiyle selamlıyorum...

12 Nisan 2010 Pazartesi

Ne olmuş yani büyük adam olamadıysak Hayallerimizi satmadık ya...

Hayaller vardır. Kimi zaman uçsuz bucaksız denizlere benzer, kimi zaman bir avuç su.
İmkansız olanları vardır, düşünürken bile içinize sığmayan ya da umutla belki dedirtenleri.
Ama vardırlar hep. İçinizde durur onlar bazıları bir yerlere gizlenir unutturur kendisini, bazıları aklınızın tam ortasını mesken tutar, uyandığınızda sizinle uyanır bazı gecelerde uyurken bile rahat bırakmaz. Ne yaşa bakar ne zamana.
Hayaller…
Gerçekleşmesi umut edilen, beklenilen, inanılan, vazgeçilmeyen ya da vazgeçilmemesi gereken…

Bir hayalim vardı benim diğerlerinden ayrı tuttuğum önceleri çok inandığım,

zamanla derinlere itip vazgeçmek üzere olduğum.
Sebebi çoktur, uzundur, anlatılmaz ya da anlatılsa da bundan kime nedir…
Bilenler zaten bilmektedir…
Fakat bugün izlediğim bir filmde ki bu söz aslında içten içe çok değişik duygular yaşattı bana.
Filmde geçen konuyla alakalı bir şey değil yaşadıklarım.
Gerçek anlamda iç dünyamda ki bir hesaplaşmada galip çıktığımı hissettim.
Kafaya koyduğu her şeyi yapan insanlara özenmişimdir her zaman, onlar kadar kararlı olamasam da en büyük hayalimin gerçekleşmesinde sonsuz emeği geçen ve bu özelliğe sahip olan bir çok konuda kendime örnek aldığım, en yakınım çok değerli Babama buradan sevgilerimi saygılarımı gönderiyorum.

Sanırım bir şeyi başardım Baba; Büyük adam olamadım belki ama
hayallerimi de unutmadım…
Ve galiba bu sefer bende ilk defa kafaya koyduğum bir şeyi yaptım, yapıyorum...

Hepinizi sevgiyle selamlıyorum…

9 Nisan 2010 Cuma

aç karnına 2 doz

Bu ara zaman çok hızlı akıyor sevgili dostlarım,
Okulun II. dönemi henüz başlamışken vizelerle susturdular düşen çenemizi.
Nasıl olacak ne yapacağız derken ve fena halde tutuşmuşken eteklerimiz bir hengamenin içinde bulduk kendimizi. Zaman zaman iki ölçek bazı günlerse tek ders saati olarak en acı şekilde enjekte ettikleri stresli dakikalar, özellikle perşembe günü gazetecilik sınavında midemi bozarak şiddetli baş ağrısına neden oldu.
Normalde severek yaptığım haber yazma işi sınav anında nedenini çözemediğim bir şekilde zorladı beni.
Yeri gelmişken Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te olay çıkaran arkadaşlar, hükümete, yoksulluğa, kötü giden düzene karşı açtığınız savaşta sizi desteklesem de sizlerle sınav anında tanışmak istemezdim.
Yine de kanımıza nakledilen tek doz bu değildi tabiî ki; Grafik tasarım dersinde verilen uygulama, uykusuz bir gecede sevdiğim işi yapmanın keyfini yaşattı bana.
Ve bugün hızlı yenilen bol acılı bir yemeğin üstüne orta şekerli Türk kahvemizi yudumladık, fincanımızı kapattık.
Neyse halimiz o çıksın falımız diyor ve sonuçları merakla bekliyoruz…



Hepinizi sevgiyle selamlıyorum...

31 Mart 2010 Çarşamba

geçen günler..

O kadar şey yazmak istiyorum ki. Sevincimi yazayım, Üzüntümü yazayım, bunaldığımı yazayım, vazgeçtiklerimi, heyecanlarımı yazayım…

Birçok duyguyu bir arada yaşamaya başladım şu sıralar. Sevinç de var üzüntü de.
Vazgeçtiklerim gerçekten vazgeçiş mi ya da yeni başlangıçlar için doğru zamanda mıyım? Bilinmez. Hayat yine çeşitli şaklabanlıklarla karşıma çıkarken zamanın nasıl geçtiğini fark edemiyorum bile.

Vize dönemi yaklaştı ders programına bakıp kısmen kolay bir dönem geçireceğiz derken
Sanırım farkında olmadan rehavete kapılmışız. Haftaya başlayacak sınavlara henüz konsantre olabilmiş değilim (değiliz).
Sınavlara çalışmamanın dışında yoğun sayılabilecek bir tempoda her gün okulun yolunu tutmaktayım. Dersler, projeler, ödevler, dergi çalışması ve psikolojik danışmanlık derken
bir de henüz ilgilenemediğim staj yeri bulma işi var ki aklımın bir köşesinde geniş bir alana yayıldı, her geçen gün ağırlaşarak beynimi kurcalamaya devam ediyor.
Yine de bütün bunları en kısa zamanda çözüme kavuşturacağıma inanıyorum.
Okul dergisi için çalışmalarımız son düzlüğe girmiş şekilde devam ederken yaşanan talihsizlikler zaman zaman fazlasıyla can sıksa da inatla ve son bir azimle sonuca ulaşmaya çalışıyoruz.

Birde Psikolojik danışmanlık eğitimi programımız var ki ayrıntılara fazla girmek istemiyorum fakat önemli ve gerekli bir şey olduğunu düşünüyorum.
İletişim becerileri sertifikası ve akran danışmanı olabilmek için eğitim sonunda küçük çaplı birde sınav olacağız.
Sonunda akran danışmanı olur muyum onu zaman gösterecek..

Görüldüğü gibi bir hengâmedir gitmekte sevgili dostlarım kendimi Arel’e adamış durumdayım :)


Hepinizi Sevgiyle Selamlıyorum…

14 Mart 2010 Pazar

Bir süre önce ünlü bir köşe yazarı ve önemli bir gazetenin genel yayın yönetmeninin çıkardığı bir albümde duyduğum bir diyalog vardı..
Etkilenmiştim…

Kadınla erkek ayrılıyordu;


Erkek ona şunu yazıyordu;
- Afrikaya gidiyorum ilk kez zürafa vuracağım, biri senin için, biri benim için..

Kadın şu cevabı veriyordu;
- İyi ateş ette yaralı kalmayayım..
Erkeğin cevabı şu oluyordu;
- Merak etme bu defa iyi nişan alacağım, ve kendimi de yaralı bırakmayacağım..


Bu diyalogu ilk duyduğumda o zaman ki yaşam şartlarımdan olsa gerek farklı anlamlar yüklemiştim, bugün belki biraz daha iyi anlıyorum yaşanılan duyguyu.
Düşünüyorum da sanırım yaralı kalmak yalnızlıktan daha kötü bir şey.
Fakat ben yara almaktan çok yaralı bırakmaktan korkuyorum her zaman
Belki de bu yüzdendir kararsızlığım, korkum, endişem…...



23 Şubat 2010 Salı

Boğazımda Düğüm!

Ben insanları hâlâ tanımakta güçlük çekiyorum sanırım sevgili dostlarım
belkide hâlâ kime nasıl yaklaşacağımı nasıl davranacağımı kestiremiyorum
hatalar yapıyor olabilirim
iyi niyetimden de olabilir
korkuyorda olabilirim
çok fazla düşünmek yada hiç düşünmemektende...

bunlar birer hata mı bilmiyorum
değişir mi herşey ya da zaman ilaçmıdır gerçekten

şuan bu yazıyı okuyan,
veriryorsunuz içinizden belki cevapları kendinizce doğru şekilde??
ama bende sorular da net değil
cevaplarda...

Boğazımda düğümsün!
Yutkunsam gideceksin,
Yutkunmasam ölürüm!

hepinizi en karmaşık duygularımla selamlıyorum bu gece....

7 Şubat 2010 Pazar

Bi baktık dönem bitmiş

Koskoca fakat hızlı geçen bir dönem bitti sevgili dostlarım..
Bizde anlayamadık
ne ara okula alıştık ne ara tanıştık yeni arkadaşlarla dersler sınavlar ne ara bitti hızına yetişemedik ama bir dönemi hayırlısıyla bitirdik..

Okulu büyüdüğü şehirden uzakta olanlar bilir tatillerde memlekete gidildiğinde
eski düzen kolay bulunmaz. Şanslıysanız eski dostlarla görüşülüp yaşananlar anlatılır yada gezilir belki arada içilir..
Bende öyle yapıyorum şu sıralar, biraz uzun süredir görüşemediğim arkadaşlarımla görüşüyorum biraz ailemle zaman geçirmeye çalışıyorum.
Fakat geldiğimden beri Bursada yağmur var sevgili dostlarım yağmurlu havalar nedense bana hep istanbulu hatırlatsada şuan bu durumu yağmura değil okulumu ve oradaki düzenimi özlediğime bağlıyorum..

Kısacası buralarda da hava soğuk, yağmurlu, uludağın rüzgarı ensemizde
hasta flan değilim.. Siz sevgili okurlarımında kendinize dikkat etmesini tavsiye ediyor,

hepinizi sevgiyle selamlıyorum...

25 Ocak 2010 Pazartesi

Beyaz bir gün

Bugün karlı bir haftasonundan sonra bembeyaz bir haftaya başladık sevgili dostlarım, canlarım, ciğerlerim...
(buradaki bembeyaz her iki anlamıda ifade ediyor bu arada)

Sınavların tam gaz devam ettiği haftada kendi adıma kalan son 2 sınavımdan birisini daha vermek için okula gittim ve arkadaşlarla yapılan klasik sınav sohbetinin ardından önümüze gelen bembeyaz sayfada yazan soru benim gibi diğer birçok arkadaşımı da şoke ettiğini yüzlerinden anlayabiliyordum ve sınıf içindeki uğultuda bu tezimi destekliyordu :)
(buradaki beyaz sadece renk anlamında bu arada)
Soru açık ve netti sevgili okurlarım..
kısaca belli kurallar çerçevesinde bulunduğumuz sınıfı anlatmamız istenmişti..
Kompozisyon konusunda kendime güvensemde içinde bulunduğumuz ortam ve uğultu konsantre olmamı bir hayli zorlaştırıyordu.
İlk sınavdan aldığım yüksek nota güvenerek karalamaya başladım kağıdımı konu hakkında aklıma gelen değişik başlıklar arasından birini seçip yazsamda sınav sonrası düşündüklerimi arkadaşlarıma anlattığımda yüzlerde oluşan tebessüm acaba kağıdım okunurken hocamın yüzündede olur mu bilemiyorum doğrusu... daha fazla ayrıntılara girmeyeceğim fakat not önemli değil mühim olan katılmaktı diyorum :))

Ve beni mutlu eden bir başka gelişmeyi paylaşmak istiyorum sevgili dostlarım
haberiniz var mı bilmiyorum ama ben ve birkaç arkadaşım bir süre önce kurduğumuz "Genç Tasarımcılar Kulübü" üyelerini toplamış fakat gelen final haftası ile çalışmalarına ve etkinliklerine henüz başlayamamıştık.
Kulübün benim dışımdaki bir diğer kurucu üyesi arkadaşıma ' Mahşer-i Cümbüş Tiyatro Topluluğu ekiplerinden ' Anti Etki Ters Tepki ' gurubundan mahşer-i Cümbüş Hayalhanesi'nde sahnelemekte oldukları Tiyatro Sporu performansına konuk kulüp olmamız için teklif gelmiş ve bu durum beni çok mutlu etmiştir. Arkadaşım kendilerine birkaç soruyla dönüş yapmış, gelecek cevaba göre hareket edeceğiz diyorum.

Ve bugün beni etkileyen başka bir an daha vardı;
Okuldan eve gelirken metrobüsten inip evime doğru ilerlemeye başladığımda lapa lapa yağan kar altında yürümek çok eğlenceliydi, rüzgarında etkisiyle birlikte yüzüme çarpan kar taneleri keyfimi ikiye katladı. Kulağımda çalan müzikle birlikte içten içe kendi dansımı etmeye başlamıştım yolda, kimsenin bundan haberi yoktu, İstanbulun belkide en güzel yanı buydu, bir tarafta ıslanan, üşüyen, koşuşturan insanlar.. Bir taraftada gecekondulara alaylı bir gülümsemeyle sırıtan boğaza nazır villalar gibi durumdan keyif alan insanlar görmek mümkündü.

Kısaca sevgili dostlarım beyaz bir gününün ardından benim anlatacaklarım bu kadar..
hepinizi sevgiyle selamlıyorum...

20 Ocak 2010 Çarşamba

Keşke hep kar yağsa, Finaller olmasa, Hayat bayram olsa :)

Bilindiği gibi 2 gün önce başlayan hafta birçok okulda olduğu gibi bizim okul için de final haftası sevgili dostlarım 2 hafta içinde yaklaşık 9 sınav olacağız!! 3 tanesi bitmiş olsa da bir telaşedir gidiyor herkesde.
Bu arada bir de proje var teslim etmemiz gereken.
Ben herşeye rağmen rahat görünsemde içten içe
bir tedirginliktir gidiyor.
Ve bazen derslere kaptırmış şekilde buluyorum kendimi, şaşırıyorum :)
Yine de herşey yolunda gibi şimdilik.

Ha bu arada;
Bir kaç gündür İstanbulda kar yağıyor arkadaşlar beyaza büründü birçok yer trafik karmaşası ve içimize işleyen soğuk şöyle dursun güzel görüntüler bu stresli dönemde yüzümüzde bir tebessüm oluşturuyor :))

....Neyse dostlarım ben öyle geçerken bi uğramıştım
hâl hatır sormak istedim sadece, bana müsade artık
kahve suyu kaynamış, ders notlarım ise ters ters bakmaya başladılar
kendilerini pek sevmesemde çaktırmıyorum köprüyü geçene kadar :)


hepinizi sevgiyle selamlıyorum...

14 Ocak 2010 Perşembe

Paylaşmak istedim..

Zaman ne çabuk geçiyor sevgili dostlar..
Herşey ne çabuk değişiyor...
nasılda ayak uyduruyoruz değişen yaşama...

Az önce tesadüfen buldum kültürü bana uzak olan, fakat severek dinlediğim lazca bir şarkıyı...
uzun süre sonra dinlediğim şarkı bana eski işimi hatırlattı
patronu olduğum iş yerimde eleman olduğum günlerimi hatırladım..
o günlerin kokusu geldi burnuma.. daldım gittim uzaklara...
gecenin bu saatinde yüzümde anlamsız bir gülümseme oluştu
paylaşmak istedim...

Öğrenciyim şimdilerde hayata dair bir çok şey öğrenmiştim aslında
fakat sevdiğim, istediğim mesleğe çok uzak yaşıyordum o dönemde
belirsizdi herşey, karanlıktı, karışıktı birazda...
Nasıl olduysa bir aydınlık oldu bir anda...
Hayattan edindiğim tecrübeleri cebime doldurup
ideallerimin peşinden koşmaya başladım...
Bir ufuk çizgisi belirdi bir sabah,
parlıyordu, göz kamaştırırcasına...
hızla ve sabırla yürüdüm koşarcasına...
Ve evet değişti Herşey!
Şimdilerde yeni umutlar, yeni hayaller kuruyorum..
Ne kadar da güzeller hepsi, nekadar da aydınlık...
Dedim ya değişik duygular içerisindeyim şuan..
Nerden nereye diyorum kendi kendime.. Nerden Nereye...

Lazca söylenmiş bir şarkı nasıl bu kadar aldı götürdü beni bilmiyorum
Ya da ne gerek vardı şimdi bunları anlatmaya...

Hepinizi sevgiyle selamlıyorum....

12 Ocak 2010 Salı

2010 Hazırsa Bende Hazırım!!!

Yazmaya verdiğim kısa arada belkide yazmak için en büyük sebep
yeni yılın gelmesiydi
ve ben tam da 31aralık2009 günü karalamış olduğum satırları ancak bugün sizlerle paylaşma fırsatı buluyorum..
bu yazıda, önceki yazımda olduğu gibi yolculuk sırasında karaladığım düşüncelerim olmakla birlikte yine noktasına virgülüne dokunmadan aktarıyorum.....

Bu aralar çok sık yolculuk yapıyorum, geçen hafta gittiğim İzmirden sonra, bugün yılbaşını geçirmek için memleketim Bursaya gidiyorum..

Evet şuan ve yine yoldayım :)
İstanbul Yenikapıdan hareket eden Denizotobüsümüz geçen zamana bakılırsa Bursaya yaklaşmak üzere.
Yılbaşında evime gidiyor olmak beni mutlu ediyor.

Saatlerimiz 00:00 ı gösterdiğinde kendi adıma 22 yıldır bozulmayan geleneği yaşatacak ve bir kez daha birbirimize sarılıp iyi dilekler dileyeceğiz. Bu çok güzel bişey.
Fakat herşeyin dışında bu sene yeni yıl beni bir başka heyecanlandırıyor,
şöyle bir düşündüğümde bu yıldan geçmiş yıllara göre daha umutluyum. Geçmiş yıllarda yaşadığım belirsizlik bu yıl yok gibi ve uzun süredir ilk defa çok krişeleşmiş o cümleyi gerçekten içimden gelerek kurabiliyorum

' Bul yıl benim yılım olacak ' bunu söyleyebilmek çok güzel, buna inanmak daha da güzel
yeni yıldan çok fazla beklentim var ama acelem yok herşey planlı gibi

yinede hangilerini gerçekleştiririm hangileri kalır bilmiyorum
ama geride kalan kötü yıllara inat bu yıla yağma yok.
2010 hazırsa bende hazırım :))

Yeni yılda karşımıza çıkacak güzelliklerin önceki yıldan çok daha fazla olması dileklerimle...

hepinizi sevgiyle selamlıyorum...