31 Mart 2010 Çarşamba

geçen günler..

O kadar şey yazmak istiyorum ki. Sevincimi yazayım, Üzüntümü yazayım, bunaldığımı yazayım, vazgeçtiklerimi, heyecanlarımı yazayım…

Birçok duyguyu bir arada yaşamaya başladım şu sıralar. Sevinç de var üzüntü de.
Vazgeçtiklerim gerçekten vazgeçiş mi ya da yeni başlangıçlar için doğru zamanda mıyım? Bilinmez. Hayat yine çeşitli şaklabanlıklarla karşıma çıkarken zamanın nasıl geçtiğini fark edemiyorum bile.

Vize dönemi yaklaştı ders programına bakıp kısmen kolay bir dönem geçireceğiz derken
Sanırım farkında olmadan rehavete kapılmışız. Haftaya başlayacak sınavlara henüz konsantre olabilmiş değilim (değiliz).
Sınavlara çalışmamanın dışında yoğun sayılabilecek bir tempoda her gün okulun yolunu tutmaktayım. Dersler, projeler, ödevler, dergi çalışması ve psikolojik danışmanlık derken
bir de henüz ilgilenemediğim staj yeri bulma işi var ki aklımın bir köşesinde geniş bir alana yayıldı, her geçen gün ağırlaşarak beynimi kurcalamaya devam ediyor.
Yine de bütün bunları en kısa zamanda çözüme kavuşturacağıma inanıyorum.
Okul dergisi için çalışmalarımız son düzlüğe girmiş şekilde devam ederken yaşanan talihsizlikler zaman zaman fazlasıyla can sıksa da inatla ve son bir azimle sonuca ulaşmaya çalışıyoruz.

Birde Psikolojik danışmanlık eğitimi programımız var ki ayrıntılara fazla girmek istemiyorum fakat önemli ve gerekli bir şey olduğunu düşünüyorum.
İletişim becerileri sertifikası ve akran danışmanı olabilmek için eğitim sonunda küçük çaplı birde sınav olacağız.
Sonunda akran danışmanı olur muyum onu zaman gösterecek..

Görüldüğü gibi bir hengâmedir gitmekte sevgili dostlarım kendimi Arel’e adamış durumdayım :)


Hepinizi Sevgiyle Selamlıyorum…

14 Mart 2010 Pazar

Bir süre önce ünlü bir köşe yazarı ve önemli bir gazetenin genel yayın yönetmeninin çıkardığı bir albümde duyduğum bir diyalog vardı..
Etkilenmiştim…

Kadınla erkek ayrılıyordu;


Erkek ona şunu yazıyordu;
- Afrikaya gidiyorum ilk kez zürafa vuracağım, biri senin için, biri benim için..

Kadın şu cevabı veriyordu;
- İyi ateş ette yaralı kalmayayım..
Erkeğin cevabı şu oluyordu;
- Merak etme bu defa iyi nişan alacağım, ve kendimi de yaralı bırakmayacağım..


Bu diyalogu ilk duyduğumda o zaman ki yaşam şartlarımdan olsa gerek farklı anlamlar yüklemiştim, bugün belki biraz daha iyi anlıyorum yaşanılan duyguyu.
Düşünüyorum da sanırım yaralı kalmak yalnızlıktan daha kötü bir şey.
Fakat ben yara almaktan çok yaralı bırakmaktan korkuyorum her zaman
Belki de bu yüzdendir kararsızlığım, korkum, endişem…...